1. Anasayfa
  2. Türk Tarihi

Uygur Devletinde Kadının Rolü ve Değeri Nasıldı?

Uygur Devletinde Kadının Rolü ve Değeri Nasıldı?
0

Yönetici aileye mensup kadınlar denildiğinde akla öncelikle hükümdar eşleri yani hatunlar gelmekteydi. Hatun (Uygur Türkçesindeki şekli Katun) kelime manası olarak hükümdarların birinci hanımına verilen bir unvandı. Eski Türk devletlerinde hatunlar da yönetimde söz sahibiydiler. Mesela Uygur Devleti kurulmadan önce Uygurların başında bulunan Kaganlar’dan biri olan Po-Jun (661-664) ölünce yerine kız kardeşi Pi-li-tu geçmiştir. Pi-li-tu 680 yılına kadar Uygurları yönetmiştir.

Bunun yanında hükümdar emirnameleri sadece Kagan adına düzenlenmez, hatta emirnameler yalnız “Hakan Buyuruyor ki!” ifadesiyle başlamışsa geçerli olarak kabul edilmezdi. Resmi yazışmalarda da hakan ile hatunun ortak imzaları bulunmaktaydı ve yazışmalar yapılırken Kagan’ın yanında hatuna da yer verilmekteydi. Hatunların ayrı sarayları ve askerleri vardı. Devlet meclisine katılırlar elçileri kabul ederlerdi. Kabul törenlerinde, ziyafetlerde, şölenlerde hatun, hakanın solunda oturur, siyasi ve idari konulardaki görüşmeleri dinler, fikrini beyan eder, hatta harp meclislerine bile katılırdı. Bunun yanı sıra sadece hatun değil, Kaganın annesi de yönetimde söz sahibidir. Şöyle ki; Kaganın savaşta bulunduğu durumlarda annesi, töreyi uygulayarak davalara bakar, halkın şikâyetlerini dinler ve adaleti sağlardı, başka bir ifade ile iç işlerinden sorumlu olurdu.

Uygur Devleti’ne baktığımızda, devletin ünlü Kaganlarından P’u-sa, devleti düşman hücumlarından korurken, annesi Wu-la-hun (Vu-la-hun) idari işleri ve davaları idare  ediyordu. Masum ve suçluları adaletle ayırmak suretiyle boyu (kabileyi) nizama koyuyordu. Buna dair bir başka örnek de Hakan Alp İlteber’in annesi Uluğ Hatun’un aynı şekilde ülke içindeki anlaşmazlıkları çözmesiydi. O da bir nevi iç işleri bakanı gibi idari işleyişi düzenliyordu.

Bunun misalleri çeşitli Eski Türk devletlerinde görülmüştür. Hun İmparatoru Tuman’ın (Teoman) ikinci eşi kendi oğlunu tahta geçirmek istemektedir. Bu sebeple Tuman’ın ilk eşinden, yani “Ulu Hatun”dan doğmuş olan büyük oğlu Mete’ye bir komplo düzenleyerek onu ortadan kaldırma planları yapmıştır. Hatun Mete’yi Hunların düşmanı olan Yü-eçilere rehin olarak göndermiş, Mete Yü-eçilerin yanında rehin bulunduğu sırada Tuman ansızın onlara saldırmış, bu saldırı sırasında Mete’nin ölmesini planlayan Hatun, Mete’nin bir ata binerek Yü-eçilerin elinden kaçacağını hiç tahmin etmemiştir. Neticede Mete Yü-eçilerin elinden kaçmış, Tuman oğlunun bu kabiliyetini takdir etmiş ve karşılığında Mete’nin idaresine on bin atlıdan oluşan büyük bir ordu vermiştir.

Hatunların gelecek Kaganların anneleri olmaları sebebiyle ilk eşin asil (yani Türk) olmalarına dikkat edilirdi. Türk tarihinde bu ve buna benzer sebeplerden dolayı devlet yönetimine gelemeyen kişilere rastlanmaktadır. Özellikle Göktürk ve Hun tarihinde bunun örnekleri vardır. II. Göktürk Kaganı Kapgan Kagan’ın ölümünden sonra yerine oğlu İnel Kagan’ın geçmesi gerekiyordu. Fakat İnel Kagan’ın annesinin cariyelikten gelen (asil değil) bir kadın olması sebebiyle meclis İnel Kagan’ın, Kagan olmasına onay vermemiştir. Onun yerine İlteris Kagan’ın oğlu Bilge Kagan başa geçmiştir. Fakat bu süreç zamanla değişikliğe uğramıştır.

Uygurların en eski dönemlerine ait vesikalara da yansıdığı gibi aile kavramı Uygur toplumunda büyük önem taşımıştır. Çekirdek aile tipinde değerlendirilebilecek Uygur ailesinde kadın oldukça ehemmiyetli bir konumda bulunmuştur. Genel olarak tek eşliliğin hâkim olduğu Uygurlar arasında, bazen milletlerarası yoğun ticaretin etkisiyle yabancı hanımlarla evlilikler de görülmüştür. İslam öncesi diğer Türk devletlerinde olduğu gibi Uygurlar arasında da leviratüs varlığını korumuştur. Nitekim Uygurlara ait bir hukuk vesikası bunun somut delili olmuştur. Buna göre;

“Ben Tüşimi ağır hastalığa tutulduğum için, iyi veya fena olacağımı düşünerek karım Sılang’a vasiyetname bıraktım. Benden sonra başka bir kimse ile evlenmeden evimi idare edip, oğlum Altmış-Kaya’nın terbiyesiyle meşgul olsun. Oğullarım Kasang, Esen-Kaya, onlar üvey annemiz bize aittir, alacağız diye müdahalede bulunmasınlar. Eğer alacağız diye dava ederlerse, ağır cezaya çarptırılsın ve sözleri geçmesin…”.

Uygurlar yerleşik hayata geçmeden önce günlük hayatta kadın genellikle ev işleriyle meşgul olurdu. Buna ek olarak sürü gütmek, ip eğirme, giysi dokumak, çocuğun terbiyesiyle ilgilenmek, çadırın kurulmasını sağlamak, elbise dikmek, çorap örmek, süt sağmak, peynir ve tereyağı yapmak gibi işleri de yaparlardı. Ailede kadın hayli iyi konumda idi. Evin idaresi ve mali işlerden de kadın sorumluydu. Erkek ise çoğunlukla avcılık, yem toplamak gibi işlerle ilgileniyorlardı. Bunun yanında ekonomik yönden ticaretle, zanaatla uğraşan erkekler de vardı. Çocukların ana-babasına bakmak mecburiyeti vardı. Erkek çocuk evlendikten sonra çoğunlukla ayrı bir çadır kurarak kendi yuvasını oluştururdu. Ana-babası yaşlanınca genellikle torunları ile birlikte yaşardı.

Uygur boylarından Sarı Uygurlarda kadının ev yaşantısı ve gündelik hayatıyla ilgili daha fazla bilgi bulunmaktadır. Fakat çoğu hayvancılıkla uğraştığından, bir çadır genellikle bir aileye ait oluyordu. Dolayısıyla, birkaç evladın aynı çadırda yaşaması olayına çok nadir rastlanırdı. Çadırlar genellikle 4-5 nüfustan oluşan çekirdek ailelerden ibaret idi. Anne-baba ve çocuklar genellikle beraber yaşarlar, ancak çocukları evlenince hemen ayrı çadırlarını kurarlardı. Fakat yeni gelin bir–kaç gün kayınvalidenin yanında kalırdı. Gelin damat evine geldiği günün ertesi erken kalkar ve önceden kaynanası tarafından hazırlanmış malzemeler ile (kuru ot, kuru odun, tezek, süt, su, çay, tereyağı, tuz, talkan vs.) sabah kahvaltısı için hazırlıklar yapmaya başlardı. Burada yeni gelinin en çok dikkat etmesi gereken husus; ocakta yaktığı ateşin güçlü yanması için sürekli üflemesi, odunların üzerine çeşitli yağ ve kolay yanıcı maddeler koyarak ateşinin güçlü yanmasını sağlaması idi. Sarı Uygurlara göre, böyle yapması gelinin çalışkan ve becerikli olması anlamına geliyordu. Kahvaltı hazır olduğunda ailenin tüm fertleri sofrada hazır bulunurdu. Gelin demlediği çayı birer kâseden herkese çift eli ile eğilerek sunardı. Bu hizmet evliliğin birkaç gününe özgü idi. Çünkü gelin ayrı kendi çadırında hayatını geçirirdi.

Bozkırlı Uygur kadını gündelik hayat dışında da kendini hissettirmiştir. Kadın, ailenin temel unsuruydu ve erkeğinin her zaman yanındaydı. Türk kadınının temizliği, cesareti, namus ve iffetine düşkünlüğü kaynaklarda belirtilmiş, erkeklerle beraber top oynadığı, güreş, avcılık ve kayak sporu yaptığı, ata binip, ok attığı kaydedilmiştir. Mesela 835 senesi Haziran ayında Uygur elçileri T’ai-ha prensesinin hediyelerini ve at üzerinde giderken ok atmaya maharetli alan yedi kadın ve iki çocuğu da birlikte Çin Sarayı’na götürmüştüler. Bu Türk kadınlarının ve çocuklarının süvarilik ve okçuluktaki maharetlerinin en güzel delillerinden biri idi.

Kadın aile içinde evin idaresini sağladıktan sonra zaman zaman yaptığı peynir, süt gibi gıda maddelerini satmıştır. Ayrıca giyim için çorap örüp, elbise dikmiştir. Bu ürettiklerini sattığı gibi ailede bunlar için ek bir gider ayrılmasının önüne geçerek aile ekonomisine katkı sağlamıştır. Yerleşik hayata geçtikten sonra zenginleşen Uygur devletinde bu dönemlerde Uygur kadınları da köşklerde yaşayan, etrafında hizmetçileri olan bir yaşantıya kavuşmuşlardır. Bu kayıtlar Uygur kadınındaki değişimin önemli göstergelerinden birisini teşkil etmiştir.

Uygur kadınının giyimi de dönemlere, ekonomiye, yerleşim şartlarına göre farklılık göstermektedir. Bilinen en kesin bilgi, Uygurların ilk dönemlerinden bu yana kumaş imal ettiği idi. İşte bu kumaşlardan elde edilen giysiler, Uygur kadın ve erkekleri tarafından kullanılmıştır. Yazılı kaynaklar dendiğinde akla ilk gelen Çin kaynaklarıdır. Çin kaynakları görsel malzeme açısından da bize yarar sağlamaktadır. Çin’in Loşünka Liman şehrinde bulunan arkeoloji müzesinde 1500 yıl öncesine ait bir Uygur kadınına ait çürümemiş ceset yer almaktadır. Bu Uygur kadını 35 yaşlarında, siyah saçlı, kaşları yay gibi ince, burnu elif gibi, yüzü elma gibi… İfadelerle anlatılan bir kadındır. Üzerinde uzun bir gömleklik bulunmaktadır.

Bunun yanında Uygur kadını çiçek desenleriyle süslenmiş ve “bindallı” adı verilen kumaşlardan yapılan giysiler giyerdi. Bunların yanında beyaz keçe ve samur deri de giyim alanında kullanılmıştır. Ayrıca ipek kumaş çeşitlerinden imal edilen uzun ve rahat gömlekler kadınlar arasında rağbet görürken, yine aynı kumaştan hazırlanan uzun ceketler de Uygur kadın ve erkekleri arasında sıkça kullanılmıştır. Ceketler yakalı idi. Sarı Uygur kadınları bu ceketlerin üzerine kuşak bağlamaktaydılar. Bağlanan kuşakların renkleri kırmızı, kahverengi veya kül renginde oluyordu. Kuşağın uçları ceketin arkasından aşağı doğru bırakılırdı. Bu ceketlerin yakasına ve yeninin uçlarına bir takım nakışlar işlenmiştir.

Sarı Uygur kadınları genellikle dik yakalı, uzun elbiseler giyerlerdi. Bu elbiselerin yakalarının altı ve çevresi tamamen nakış işlemeliydi. Bu elbiselerin etek kısmının iki tarafı açıktı. Renk olarak çoğunlukla yeşil ya da mavi renkler tercih edilirdi. Elbiselerin yeninin  ucu, etek kısmı ve açılmış olan iki tarafı işlemeli idi. Üstüne kısa yelek giyerlerdi. Bellerine bağladıkları kuşağa genellikle, küçük bıçak, ip-iğne cebi gibi “yandağı” denilen birkaç tane cep asılırdı. Bu kuşaklara zaman zaman “bel bağı” adı da verilmekteydi.

Uygur kadınlarının giyimine dair farklı kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır. Uygur kadını boz ve yeşil renkte, uçları püsküllü bir atkı ile uzun bir elbise, onun üzerine uzun kollu kırmızı bir buluz, onun üstüne de sarı kısa kollu bir ceket giyerlerdi. Bunun yanın da balık ağı biçiminde ve kırmızı renkte bir gömleğin üzerine (göğüs ve bilekler açık olur) uzun ve sarı bir elbise giydikleri de söylenmiştir. Bu elbisenin yakası geniş olup, omuzlara doğru yayılmıştı. İnce bir şerit, yaka kenarından geçip ortadan eteğe kadar uzanırdı. Ayrıca bu şerit kollarda da görülmekte ve diz hizasında alt kısmını enine kesmekteydi.

Çin elçisi Wang Yen-Te’nin Uygur ülkesine yaptığı seyahati sırasında gözlemlediği kadınlarla ilgili verdiği bilgiler dikkat çekicidir: “Onlar Samur kürkü, po-tieh (keçe) ve Hsiv- wen hau-jui pu (çiçek motifleri ile işlenmiş elbise) imal ederler. Onların adetlerine göre büyük bir kısım ata binerler ve ok atarlar. Bu yüzden ata kolay binecekleri pantolon, ceket gibi elbiseler tercih ederler. Başlarına Yu-mao (kalpak-şapka) takarlar.”

Uygur kadınları ayaklarına ince, yumuşak kumaştan yapılmış ayakkabılar giyerlerdi. Fakat bunları günlük hayattan ziyade bayramlarda ve özel günlerde giymeyi tercih ederlerdi. Bunun yanında günlük hayatta deriden yapılmış çizmeler giyerlerdi.

Kız ve kadınların kıyafetleri farklılık göstermekteydi. Kız çocuklarının günlük hayatta kullandıkları giysilere baktığımızda, onlar da ceket giyiyorlardı, fakat bu ceketler büyüklerin giydiği uzun palto ya da tesettür tarzı elbisenin küçüğüydü. Kız çocukları 13 yaşına geldiğinde, üzerinde işlemeler ve çeşitli inci takılar bulunan genişliğinde, alnının üstünden başına takılan bir çeşit takı takarlardı. Bu takıya Sarı Uygurlarda “Şadahırge” denirdi. Evlenmiş Uygur kadınlarının bazı takıları vardı. Kadınların hayatlarında en değerli günlerden biri düğünlerdi ve bu düğünlerde kadınlar düğün elbiselerini giyerlerdi. Gelin adayı öncelikle bekârken giydiği elbiselerini–uzun cekete benzer cübbesini–düğüne gelen misafirlerin önünde çıkartır ve evli olduğunu belli eden yeni elbiselerini giyerdi. Bu elbiseyi giydikten sonra dayısının söylediği türküler eşliğinde gelin adayına “manım” takılırdı. Manım genellikle kız evlendiğinde, düğünün bir veya ikinci günü takılırdı. Manımın genişliği 15 cm civarında, uzunluğu bir metre kadardı. Sarı Uygur kızlarının evlendiğinde “manım” takma geleneği aslında, onların milli kahramanı “Şaramak”ı anmak için gerçekleştirdikleri bir çeşit “anma” idi

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir