1. Anasayfa
  2. Türk Basın Tarihi

Bugünkü Anlamda İlk Gazetelerin Ortaya Çıkışı ve Basın Özgürlüğü Tartışmaları

Bugünkü Anlamda İlk Gazetelerin Ortaya Çıkışı ve Basın Özgürlüğü Tartışmaları
0

Bugünkü Anlamda İlk Gazetelerin Ortaya Çıkışı ve Basın Özgürlüğü Tartışmaları

Bugünkü anlamda, mevkute olarak tanımlayabileceğimiz, diğer deyişle düzenli yayın aralığına sahip ilk süreli yayınlar 1600’lü yılların başlarında görülmüştür. 1609’da Strassburg’da (bu dönemde Almanya sınırları içindedir) Almanca yayımlanan Avisa Relation oder Zeitung çıkmıştır. Haftada bir yayımlanan bu gazeteyi Johann Carolus çıkarıyordu. Carolus gazete çıkarmak için baskı makinesi almadan önce de, yerel politik olaylar hakkında haberler içeren elle yazıp çoğalttığı haftalık haber mektuplarını hazırlıyordu. Relation, Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yapılan bilimsel araştırmalar, çalışmalara ilişkin bilgiler içerdiği gibi, dış politika ve savaşlarla ilgili haberler de aktaran bir yayındı. Yanı sıra iç politikaya dair havadisler de içeriyordu. Yine aynı yıl aynı isimle bir başka gazete Augsburg’da neşrolunmaya başlamış, Aviso isimli gazete de aynı sene Wolfenbüttel’de yayınlanmaya başlamıştır. 1610’da Köln’de Gedenck Wurdige Zeitung isimli bir başka gazete yayına girmiştir. Bunları diğer çok sayıda yayın takip etmiş, 1619’dan itibaren Anvers, Amsterdam, Viyana, Frankfurt, Londra, Zürih, Paris, Stokholm ve Roma gibi Avrupa şehirlerinde gazeteler neşrolunmaya başlanmıştır.

Fransa’da gazetecilik devlet destekli olarak başlamıştır. 1631’de yayına başlayan La Gazzette isimli gazete, matbaacı Louis Vedosman tarafından çıkarılmıştır. İlk başlarda yarı resmi nitelikli bir gazete olmuştur. Bir nevi hükümetin sözcülüğünü yapmıştır. Daha sonra 1762’de devletin resmi yayın organı olmuş, adı La Gazzette de France olarak değiştirilmiştir. Haftanın birkaç günü yayınlanan gazetelerin olduğu dönemde, bilinen ilk günlük gazete, Einlauffende Nachricht von Kriegs-und Welthändeln adıyla Timotheus Ritzsch tarafından 1 Ocak 1660’da Almanya’nın Leipzig kentinde yayınlanmaya başlamıştır. Ritzsch bundan önce, yine Leipzig’de Einkommenden Zeitungen adıyla bir gazete çıkarıyordu. Ancak bu gazete haftada birkaç gün yayınlanıyordu. 1650 yılının yaz aylarında çıkarmaya başladığı bu gazetenin 1652’de yayın izni için aldığı süre dolunca, Ritzsch başka bir gazete çıkarmak için girişimde bulunmuş ve aldığı izinle birlikte 1660 yılı başında diğer gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Bu gazete ilk başlarda haftada 6 gün yayınlanırken, kısa süre sonra haftanın her günü yayınlanır olmuştur. Einlauffende Nachricht von Kriegs- und Welthändeln dünyanın ilk günlük gazetesi olma özelliğini taşımaktadır. Bu ilk günlük gazeteyi takiben Konigsberg, Viyana, Frankfurt gibi Alman dilli bölgelerde günlük gazeteler yayınlanmaya başlamıştır. Fransa’da ilk günlük gazete Journal de Paris adlı gazete olup, 1777 yılında yayınlanmaya başlamıştır. İngiltere’de ilk günlük gazete ise 1702’de Daily Courant adıyla yayınlanmıştır. Elizabeth Mallet tarafından neşrine başlanan Daily Courant, 1735’de kapanmıştır.

Fransa ve İngiltere’de de haber mektupları yazan ve çoğaltanlar sıkı takibe alınmış, özellikle mezhep savaşları zamanında (1618-1648) bu ülkelerde yayın yapamayan pek çok kimse nispeten özgür bir ortam olarak gördükleri Hollanda’ya geçerek burada yayın yapma imkânı bulmuşlardır. Basın hürriyeti mevzu da böylelikle kendini göstermeye başlamıştır dolayısıyla…

1641-1643 yılları arasında yaşanan iç savaşlarda Kral I. Charles’ın parlamentoyla arası açılmış, Parlamentoyu ve kraldan hak isteyenleri savunan yayınlar sayıca artmış, 1643’de sansür büroları kurulmuştu. İngiliz parlamentosunda, zamanında uygulamaya koyulan, kitapların vb. basım öncesi denetimini öngören 1643 tarihli Lisans Yasası üzerine, John Milton, Parlamentoda büyük kısmı Püritenlerden oluşan Lordlar ve Avam Kamaralarının üyelerine yapmış olduğu konuşmada, “…Özgürlük, tüm müthiş zekâların ilacıdır. İşte cennetin ruhlarımızı aydınlatan ve güzelleştiren etkisi budur. İşte düşüncelerimizi azat eden, genişleten, seviyelerinin üstüne kaldıran budur… ya Papalık gibi olun ya da özgürlüğü inşa edin” diyordu. Ünlü fikir adamı ve şair John Milton’un, sonradan ‘Areopagitica’ adıyla yayınlayacağı, parlamentoda basın özgürlüğünün önemi üzerine yaptığı bu konuşmasına rağmen basına yönelik sıkı denetim uygulanıyordu. Sansüre uymayan gazetecilere hapis ve hatta idam cezaları veriliyordu.

İngiltere’de basın hürriyetine engel teşkil eden bir uygulama da ruhsat alma zorunluluğu idi. Hakarete dair olan kanun da yazarları engelleyen bir başka etmendi. Herhangi bir yazının hakaret teşkil edip etmediğine karar vermek hâkimin elindeydi. O tarihlerde hâkimler hükümetlerle çok sıkı ilişkide olduklarından, hükümeti tenkit eden herhangi bir yazının basılmasına göz yuman editörler derhal hapse atılabilmekteydi. İngiltere’nin ilk günlük gazetesi Daily Courant Londra’da kuruldu. Bunu, ‘Robinson Crusoe’nin yazarı Daniel Defoe tarafından 1719’da kurulan The Daily Post izledi. Bu arada yerel, haftalık, aylık, akşam ve Pazar gazeteleri de kurulmuştu.

1789 tarihli ‘İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne düşünce ve basın hürriyetini koruma altına alan, 11. madde ekleniyordu ki, bu maddede; “düşünce ve kanaatlerin özgürce iletilmesi insanın en değerli haklarından biridir. Her yurttaş özgürce konuşup yazabilir ve basım yapabilir. Yalnız yasada öngörülen hallerde bu özgürlüğün kötüye kullanımından sorumludur” denilmekteydi.

Basın özgürlüğüne diğer bir engel ise vergilerdi. Bütün gazeteler pul, kâğıt ve ilan vergilerine tabi idiler. İlk olarak 1712’de konulan bu vergiler zaman içerisinde o kadar yükselmişti ki, 1815’de Times gazetesi 7 penny’e satılır olmuştu. O zamanlar bir işçinin haftalık ortalama geliri 15 shilling civarındaydı (1 shilling = 12 penny). Dolayısıyla gazeteler ancak onları satın almaya gücü yeten zengin sınıf içindi. 19. yüzyılın ikinci yarısındaki liberal hareketler bu durumu değiştirdi. 1861’e kadar bütün vergiler kaldırıldı, böylece basın tek bir sınıfa hitap eden bir araç olmaktan çıktı. Artık basın savaş zamanları haricinde hükümet denetiminden de geçmiyordu. Bunu iki önemli gelişme takip etti. İngiltere’de raylı sistem taşımacılığının gelişmesi sayesinde, Londra gazeteleri basıldıklarının en geç ertesi günü birkaç ufak ada dışında tüm İngiltere’ye dağılıyordu. 19. yüzyılın ikinci yarısında ilköğretimin zorunlu kılınmasıyla birlikte okuryazar oranı yükselince gazeteleri talep edenlerin sayısında büyük bir artış yaşandı.

İngiltere’de 30 Haziran 1855’de gazetelere uygulanan pul vergisi kaldırıldı ve birkaç hafta içinde Edinburgh, Glasgow, Aberdeen, Belfast, Manchester, Liverpool, Birmingham, Nottingham ve başka şehirler kendi günlük gazetelerine kavuştular. Gazetelerin fiyatları düştü. Tirajlar yükselmeye başladı. 1871’de Daily Telegraph’ın tirajı 240 bine ulaşmıştı. Bu arada yeni bir okuyucu kitlesi yetişiyordu. Eğitim sahasındaki yeniliği takiben okuryazar kitlenin oranında ciddi bir artış yaşanırken, gazete fiyatlarının düşmesiyle orta sınıf ve işçi sınıfı da gazete okurları arasına ekleniyordu. Okur kitlesinin profili de dolayısıyla değişmeye başlamıştı. Daha ağır bir dille yazılıp, ciddi haberlerin sayfalarının neredeyse tamamını kapladığı gazeteleri okumaya yeni okur kitlesinin ne zamanı vardı ne de hevesi. Bunu fark eden Georges Newnes, Titbits adıyla haftalık bir gazete yayınlamaya başladı. Büyük başlıklı, heyecanlı, kısa haberlerin sunulduğu bu gazete üç ay içerisinde 900 bin nüsha sattı. Bunu, diğer gazetelere göre daha ucuz (1/2 penny) olan ve Titbits’in içeriğine benzer bir içerikle hazırlanan akşam gazetesi olan Star ve onu da Daily Mail izledi (1890). Bu gazetenin tirajı 1900 yılında 500 bine ulaştı. Bu durum basım teknolojisinde de yeni gelişmeleri tetikledi ve tabii istihdam sahasında. Bunlar da gazetelerin sahiplik yapılarında değişimlere sebep oldu. Bu nedenlerle 1800’lerin sonunda gazetelerin büyük kısmı tek sahipli olmaktan çıkarak, çok sayıda hissedarın ortak mülkiyetine geçti. Çünkü gazete yayıncılığı artık bir endüstri halini almıştı.

Amerika’da günümüz formatındaki gazetelerden önce ilk haber kâğıtları Batı Hemisphere’de İspanyolca olarak görülmüştür. Hoja Volante Mexico’da İspanyolca olarak basılmış, düzenli aralıklarla yayınlanmamış haber kâğıtlarından (bülten) bilinen en eski tarihlisidir (1542). Benzer haber kâğıtlarına 16. yüzyılın sonlarına doğru Peru’da da rastlanmıştır. 1618’den itibaren bunlar daha düzenli aralıklarla yayınlanır olmuştur.
1636’da Boston yakınındaki Cambridge’te Harvard College kurulmuş, bu koleje bağlı basımevi 1638’de faaliyete geçmişse de, basımevinde yalnız kitap yayımına müsaade edilmiştir. 1689’da Boston’da bir gazete çıkarıldıysa da, İngiliz Vali tarafından gazetenin yayımı derhal yasaklanmıştır. 25 Eylül 1690’da Benjamin Haris isimli bir Londralı, Public Occurrences isimli aylık bir Amerikan gazetesini yayımlamışsa da Massachusetts valisi tarafından gazetenin ikinci sayısının yayımına izin verilmemiştir.

Amerika’da düzenli olarak yayınlanan ilk gazete ancak 1704’de neşre başlamıştır. Boston Posta Müdürü olan İngiliz asıllı John Campbell tarafından kurulan gazete, İngiliz taraftarı olarak 1776 yılına kadar yayınına devam etmiş, Amerikalılar Boston şehrini sarıp, İngiliz birliklerini şehirden çıkardıktan sonra, gazetenin o zamanki sahibi Draper, gazetenin idarehanesini basanlarca öldürülmüştür. The Boston News Letter isimli bu gazeteden sonra pek çok haftalık ve haftada birkaç gün çıkan gazeteler neşredilmeye başlanmıştır. İlk günlük gazete ise 1784 yılında yayın hayatına giren Philadelphia isimli gazete olmuştur.

Gerçek Amerikan basını ise ‘penny-press’ uygulamasıyla ortaya çıkmıştır. Bunun örneğine daha önce Venedik’te yayınlanan haber mektuplarında rastlansa da, Amerika’da yayınlanmakta olan gazeteler, sayfa sayısı, haber ve konu çeşitliliği bakımından oldukça zengin olduğu halde bir penny gibi oldukça düşük bir fiyat karşılığı kitlelere sunulmuştur. Benjamin Day 1833 yılında New York’ta The Sun gazetesini yayınlayıp bunu bir penny’e satmaya başlamış ve böylece Amerika’da ilk ucuz ve popüler kitle gazetesi anlayışı doğmuştur. Bunu 1835 yılında James Gordon Bennet’in kurduğu Morning Herald gazetesi takip etmiştir. Bennet büyük şehirlerde devamlı muhabirler bulundurmuş, çok sayıda muhabiri istihdam etmiş, ilgi çeken (human interest) ve sansasyonel haberlere gazetesinde büyük yer ayırmıştır. Dolayısıyla gazeteciliğin işlevleri 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da oturmuştur: Kamuoyu oluşturmak; iktidarı, yöneticileri (sivil-dinî) halk adına denetleyip, eleştirmek; ticarî, ekonomik sahanın hareketliliğinin devamına katkı sağlamak; haber vermek, bilgilendirmek; eğitime katkı sağlamak.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir