1. Anasayfa
  2. Gazetecilik

Türk Basınının Doğuşu ve Tarihsel Gelişimi

Türk Basınının Doğuşu ve Tarihsel Gelişimi
0

TÜRK BASINININ DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

Osmanlı’da ilk basımevi, 1726 yılında dönemin sultanı III. Ahmet’in fermanıyla, İbrahim Müteferrika tarafından ilk açılmıştır. Daha sonra 1795’te Mühendishane Matbaası ile 1802’de Üsküdar Matbaası kurulmuştur. Bu matbaalar haricinde Tanzimat’a kadar olan yıllarda Osmanlı matbaacılığında önemli iz bırakan Bulak Matbaası, Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından 1822’de Kahire’de kurulmuştur.

Osmanlı’da ilk Türkçe matbaanın kurulmasındaki gecikmenin çeşitli sebepleri vardır. Genel görüş tutucu çevrelerin matbaaya karşı takındıkları tutum nedeniyle olduğu yönündedir. Fakat Niyazi Berkes, matbaanın geç kurulmasındaki problemin tutucu çevrelerin muhalefetinden ziyade Osmanlı devletinin sistemine özgü loncalarla ilgili olduğu kanaatindedir. Bu görüş dışında devlet ve padişah aleyhtarı basılan yayınların toplumda hızla yayılması ve farklı din, mezhep ve etnik yapıyı bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti’nde karşıt görüş ve propaganda faaliyetlerinin kötüye kullanılabileceği endişesi de bulunmaktadır.

Bu nedenle Avrupa’da ilk günlük gazetenin 1660 yılında çıkmış olmasına rağmen Osmanlı’da gazetelerin çıkışı 1820’li yıllara kadar gecikmiştir. 1820’lerden itibaren Osmanlı’da basın açısından bir canlanma hissedilmiştir. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kurduğu matbaada 1828’de ilk Türkçe gazete Vekâyi-i Mısriye yayınlanmaya başlamıştır.

II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ ÖNCESİNDE BASIN

II. Mahmut’un emriyle 1831’de Takvîm-i Vekâyi gazetesi çıkarılmaya başlanmıştır. İlk Osmanlı-Türk gazetesi olan Takvîm-i Vekâyi devlet eliyle çıkarılmış, hükûmetin icraatlarının halka duyurulması amaçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Takvîm-i Vekâyi’nin görevini Resmî Gazete devralmıştır. Tanzimat Fermanı’nın yayınlanmasından sonra 1840 yılında William Churchill adlı bir İngiliz tarafından Ceride-i Havadis adlı bir gazete yayınlanmaya başlanmıştır.
Agâh Efendi ve Şinasi’nin birlikte kurduğu Tercüman-ı Ahval ise 1860’da yayınlanmaya başlanmış, gazetede sade bir Türkçe kullanılmıştır. İlk tefrika olma özelliğini taşıyan Şinasi’nin Şair Evlenmesi isimli tiyatro eseri de Tercüman-ı Ahval’de yayınlanmıştır.

1862’de çıkarılan Tasvir-i Efkâr, eğitim ve edebiyat alanlarında yeni bir yaklaşıma imza atmış, sade bir dili benimsemiştir. Osmanlı toplumu içinde Türk unsurunun haklarını savunmuş, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin sözcüsü olmuştur. Art arda çıkan gazetelerden sonra hükûmet tedbir amaçlı bir düzenlemeye yönelmiş, 1864’de Fransa’dan esinlenerek oluşturulan Matbuat Nizamnamesi ilan edilmiştir. Nizamnameye göre, gazete çıkarma izni hükûmete bağlanmış, devlet ve hükûmet aleyhine yazı yazmak suç sayılmıştır.
Matbuat Nizamnamesi’nden sonra 1867’de Ali Kararname çıkarılmıştır. Kararnamenin çıkarılmasında gazetelerin kullandıkları dil, ülke çıkarına aykırı hareket etme, düşmanlara zararlı fikir ve yalan haberler yayma gibi sebeplerin neden olduğu belirtilmiş, geçici olduğu belirtilmesine rağmen 1909 yılına kadar bu kararname yürürlükte kalmıştır.

Osmanlı-Sırp Savaşı’nın başladığı sırada ülkenin çıkarı için gazetelerin savaş konusunda yazı yazmamaları gerektiği belirtilerek 1876’da Sansür Kararnamesi çıkarılmıştır. Gazeteler zaman zaman süreli veya süresiz kapatılmış, baskıdan önce gazetelerin denetlenmesine karar verilmiştir. Teodor Kasap Efendi’nin 1869 yılında yayınlamaya başladığı Diyojen ilk bağımsız mizah gazetesidir.

II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ’NDE BASIN

31 Ağustos 1876’da Kanun-i Esasi’yi ilan etmek şartıyla tahta geçen II. Abdülhamit, “matbuatın kanun dairesinde serbest” olduğunu belirtmiştir. Maarif Nezareti, Matbuat Müdürlüğü ve Zaptiye Nezareti yayınların incelenmesi için yetkili kılınmıştır. Yurt dışından gelen yayınların incelenmesi için Matbuat-ı Hariciye Müdürlüğü kurulmuş, 1888’de matbaaların bastığı bütün yayınlara ancak izin alındıktan sonra basılma koşulu getirilmiştir. II. Abdülhamit Dönemi basınının belirgin özelliklerinden biri de yasaklı kelimelerdir.

II. Abdülhamit devrinin en önemli gazetesi Tercüman-ı Hakikat gazetesi olmuştur. 26 Haziran 1878’de yayınlanmaya başlayan bu gazete sürekliliği ve Ahmet Mithat Efendi’nin yazılarından dolayı dönemin simgesi haline gelmiştir. Gazete, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar çıkmıştır. II. Abdülhamit Dönemi’nin önemli gazetelerinden biri de Sabah gazetesidir. 1875’te yayınlanmaya başlanan Sabah gazetesi, yazarlarının Millî Mücadele’ye karşı çıktıkları gerekçesiyle 1922’de kapatılmıştır.

Sabah gazetesinin en büyük rakibi olan, 1894’de yayınlanmaya başlanan İkdam gazetesi, gazete başlığına “Türk Gazetesi” deyimini yerleştirmiş ilk gazete olma sıfatını taşımaktadır.
II. Abdülhamit Dönemi’nin dergicilikte adından söz ettiren en önemli dergilerinden biri Servet-i Fünun olmuştur. İlk sayısı 1891 yılında çıkarılan dergi edebiyat, şiir, sanat, ilim, biyografi roman, aile, moda gibi başlıklara yer açmıştır. II. Abdülhamid’in politikalarını eleştiren, anayasal ve parlamenter düzenin getirilmesini talep eden İttihat ve Terakki üyelerinin birçoğu yurt dışına kaçmış, gittikleri bölgelerde İstikbal, Meşveret, Terakki, Mizan, Osmanlı gibi birçok gazete çıkarmışlardır. 15 günde bir çıkarılan Meşveret, İttihatçıların ilk resmî yayın organı olarak kabul edilmektedir.

II. MEŞRUTİYET’İN İLANI VE BASIN

24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra basında sansür ortadan kalkmış, gazeteler denetimden geçmeden piyasaya sürülmüştür.

İttihat ve Terakki’nin yayın organlarından olan ve Hüseyin Cahit tarafından çıkarılan Tanin gazetesi II. Meşrutiyet sonrasının önemli gazetelerinden biridir. Tanin, 31 Mart içerisinde aktif rol oynamış, 1925’te İstiklal Mahkemeleri’nce kapatılmıştır.
Meşrutiyet’le birlikte ilgi çekici yayın içerikleriyle kadın dergilerinde de bir artış söz konusudur. Kadınların yazılarına yer verilen dergilerden Demet, Mehasin, Kadın dergileri ilgi çeken yayınlar arasındadır. 31 Mart Vakası’nın bastırılmasından sonra basında yaşanan sorunlara son vermek amacıyla, 1881 tarihli Fransız Basın Kanunu örnek alınarak hazırlanan basın kanunu tasarısı meclise sunulmuş ve 14 Temmuz 1909’da Mebusan Meclisi’nde kabul edildikten sonra 18 Temmuz 1909’da kanunlaşmıştır. 1909 tarihli Matbuat Kanunu’na göre her yayın organı için sorumlu müdür bulundurulması şartı konulmuş, künye, içerik, dil ve nerede yayınlanacağı gibi bilgilerin hazırlanarak önceden izin alınması gerekliliği belirtilmiştir. Çeşitli değişikliklerle 1931 yılına kadar yürürlükte kalan bu kanunda, aykırı yayınlar için verilecek cezalar da önceden tespit edilmiştir.

1911’de ilk yerli haber ajansı Osmanlı Telgraf Ajansı olmuştur. Osmanlı Telgraf Ajansı’nın kapanmasıyla hükûmet Osmanlı Millî Telgraf Ajansı’nı kurmuştur. 1914-1918 yılları arasında hizmet veren ajans, Alman haber alma servislerinden elde ettiği bültenleri yayımlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanların yenilmesiyle ajans da kapanmıştır.

KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİ’NDE BASIN

Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918 Mondros Barış Antlaşması’nı imzalamıştır. Ülkenin geleceğine yönelik fikir anlaşmazlıkları nedeniyle basın, Millî Mücadele karşıtları ve Millî Mücadele taraftarları olarak ikiye ayrılmıştır.

Bu dönemde Mustafa Kemal Millî Mücadele’yi örgütlemeye başlamış, haber ağlarını kontrol altında tutabilmek için telgraf ağına el koymuştur. Daha sonra da Mustafa Kemal’in önderliğinde önce İrade-i Milliye gazetesi yayınlanmış, gazete Mustafa Kemal’in istediği çizgiden çıkınca 10 Ocak 1920’de Hâkimiyet-i Milliye gazetesi çıkarılmıştır [19]. Akabinde Anadolu Ajansı ve Matbuat Umum Müdürlüğü kurularak haberlerde düzenlilik sağlanmaya çalışılmıştır.

İstanbul’da Mütareke Dönemi’nde Peyam-ı Sabah, Alemdar, Yeni İstanbul gazeteleri Millî Mücadele aleyhtarlıklarıyla ön plana çıkmışlardır. Yeni Gün, Akşam, Vakit, İleri, İkdam, Tasvir-i Efkar, Tanin, Güleryüz, Büyük Mecmua gazeteleri ise Millî Mücadele lehine yayın yapmışlardır. Mustafa Kemal’in eliyle kurulan ve Ankara’dan yayın yapan Hâkimiyet-i Milliye gazetesi ve Afyon’da Öğüt gazetesi Millî Mücadele’ye önderlik etmişlerdir. Bunların yanı sıra Balıkesir’de İzmir’e Doğru, Doğrusöz, Adana’da Yeni Adana, Kastamonu’da Açıksöz, Erzurum’da Albayrak, Amasya’da Emel, Edirne’de Ahali, Antalya’da Anadolu, Konya’da Babalık ile daha birçok bölgesel gazete, Kuvay-i Milliye ruhunu ve zaferlerini geniş halk topluluklarına yansıtmaya çalışmışlardır.

CUMHURİYET’İN KURULUŞ YILLARINDA BASIN

Cumhuriyetin ilanına bazı çevrelerce gösterilen tepkiler ve Şeyh Sait Ayaklanması gibi olaylar nedeniyle 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılmış, basınla ilişkilerin yürütülmesinde bu kanun belirleyici olmuştur. 1931’de Cumhuriyet Dönemi’nin ilk basın yasası yayınlanmış, saltanat, hilafet, komünizm, anarşizm yanlısı yayınlara yasaklama getirilmiştir. 1938 yılında Matbuat Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılarak basın özgürlüğü önemli ölçüde kısıtlanmıştır.

Gazete ve dergi çıkarmak için yüklü miktarlı garanti mektubu, hükûmetten ruhsatname alınması zorunluluğu, üniversitelerle ilgili haberlerin izinsiz yayınlanmaması gibi sınırlamalar getirilmiştir. Atatürk’ün ölümünden sonra 1939’da “Millî Şef” ilan edilen İsmet İnönü dönemi başlamış, basın, Matbuat Umum Müdürlüğü’nün sıkıyönetimi altında tutulmuştur.

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE BASIN

14 Mayıs 1950 seçimleri Türkiye’de yeni dönemi başlatmış, Cumhuriyetin kuruluşundan beri CHP dışında bir parti iktidara gelmiştir. Demokrat Parti bir basın kanunu tasarısı hazırlayarak basına özgürlük getirebilecek yenilikler yapmıştır. Basınla olan bu iyi ilişkiler eleştiriler ve muhalif sesler yükseldikçe bozulmaya başlamıştır.

1950 yılında Gazetecilik Enstitüsü kurulmuş, üniversite düzeyinde gazetecilik eğitimi verilmeye başlanmıştır. 20 Haziran 1952’de yürürlüğe giren yasayla birlikte gazetecilere sendika kurma hakkı verilmiş, 10 Temmuz 1952’de Türkiye Gazeteciler Sendikası kurulmuştur. 27 Mayıs sabahı yapılan darbe ile Adnan Menderes görevden alınmış, Millî Birlik Komitesi kurulmuş, yönetim devralınmıştır. Fikir İşçileri Kanunu ile kıdem hakkı, ölüm tazminatı, ikramiye gibi haklar gazetecilere verilmiştir. MBK hükûmeti döneminde 10 Ocak 1961’de devlet ilanlarının dağıtımında adaletsizliği ve hükûmetlerin bazı gazeteleri koruyup kollamasını önlemek amacıyla Basın İlan Kurumu kurulmuş ancak birçok gazete sahibinin tepkisine neden olmuştur. 1961 Anayasası ile “basın hürdür, sansür edilmez, yayın yasağı konulamaz, gazete ve dergiler toplatılamaz” şeklinde maddelerle basın özgürlüğü kanunla güvence altına alınmaya çalışılmıştır.

Gazetecilik eğitimi önem kazanmış, 1965’te Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne bağlı Basın Yayın Yüksekokulu kurulmuştur. Bu dönemin basın tarihi açısından en önemli olaylarından biri televizyonun yayın hayatına başlamasıdır. 1968 yılında Türkiye’de siyah beyaz deneme yayınları başlamış, sonraki yıllarda renkli ve çok kanal düzenine geçilmiştir.

12 Eylül 1980 sabahı yönetime tekrar el konulmuş, basın sıkı bir denetimden geçirilmiştir. TRT dâhil olmak üzere telefon, telsiz, radyo ve televizyon yayınlarına ve haberleşmeye sansür konulmuştur. 12 Eylül darbesiyle sendikalar zayıflamış basın özgürlüğü kısıtlanmıştır. Mülkiyet yapılarında değişmeler görülmüş, tekelleşme eğilimleri boy göstermiştir.

1980’lerin yayıncılık açısından en önemli gelişmelerinden biri, ofset yayıncılığın yerini bilgisayar teknolojilerine bırakmasıdır. İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, içerik ve haber kaynaklarında büyük değişimler yaratmıştır. Sürekli güncellenen ve görsellerle desteklenen internet gazeteleri ile basında yeni bir dönem başlamıştır.

1993 yılında Anayasa değişikliği yapılarak radyo ve televizyon yayınları üzerindeki kamu tekeli ortadan kaldırılmış, özel radyo ve televizyon yayınlarının yapılmasına olanak sağlanmıştır. Özel radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 1994 yılında yürürlüğe girmesiyle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kurulmuştur. Medya diğer ticari faaliyetlerle iç içe girmiş, holdingleşme başlamıştır.

2011 yılında Radyo Ve Televizyonların Kuruluş Ve Yayın Hizmetleri Kanunu’na eklenen madde ile lisans sahipliği sınırlandırılmış, sahiplik yasasına uymayanlara para cezası getirilmiştir. 2000’li yıllardan sonra medya grupları birkaç el değiştirmişse de çeşitli işlerle birlikte medya patronluğu yapma anlayışı değişmemiştir.

 

Dr. Öğr. Üyesi GÜLHANIM KARAOĞLU

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir