Demokratikleşme Yönünde Zorunlu Teşebbüsler
Tek parti yönetiminin sürdürülebilirliğinin bu denli zora girdiği bir ortamda, Türkiye’de siyasal sistemde değişiklik olacağına dair ilk sinyaller İsmet İnönü tarafından 1944 yılındaki yasama yılının açılış konuşmasında verilmiştir. İnönü, 1945’in 19 Mayıs’ında daha demokratik bir ülke için gerekli önlemlerin alınacağını ifade etmiştir.
“Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” üzerine parlamentoda yapılan tartışmalarda hükûmet ilk kez sert bir şekilde eleştirilmiştir. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’na muhalefet
edenler, bilhassa kendileri ya da yakınları büyük toprak sahibi olan milletvekilleri olmuştur. Aydınlı bir toprak sahibi olan Adnan Menderes, muhalif milletvekillerinin başını çekmiştir. Kanun mecliste kabul edildikten sonra Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü bir önerge vermiştir. Bu önerge Türkiye siyasi hayatında “Dörtlü Takrir” olarak bilinir. II. Dünya Savaşı sonrasında güç kazanan muhalefetin simgesi hâline gelen Dörtlü Takrir’de Anayasa’nın tam olarak uygulanması ve liberal demokrasinin tesisi talep edilmiştir. Her ne kadar bu öneriler reddedilse de önerge sahipleri hakkında partide işlem yapılmamış olması, CHP’deki yumuşamanın bir göstergesi olarak algılanmıştır.
Çok partili dönem esas olarak Nuri Demirağ’ın kurduğu Milli Kalkınma Partisi ile başlamıştır. Ancak asıl etkili olacak muhalif odak, Menderes, Koraltan ve Köprülü’nün CHP’den ihraç edilmesiyle oluşma evresine girmiştir. Demokrat Parti (DP) resmen 7 Ocak 1946 yılında CHP’ye muhalif olanlarca büyük umutlarla kurulmuştur. Başta çok etkili bir rakip olmayacağı düşünülen DP, CHP’liler tarafından kısmen memnuniyetle karşılanmıştır. Ancak kısa bir süre sonra DP, ülke genelinde kendine oldukça geniş bir taraftar kitlesi ve siyaset yapma zemini bularak yükselişe geçmiştir. DP’nin gördüğü ilgi üzerine CHP’liler 1946’da olağanüstü kongreye gitmiş ve bu kongrede doğrudan seçimlerin kabul edilmesi kararı alınmıştır. Ayrıca “milli şef” sıfatı da tarihin sayfalarına havale edilmiştir. Kongreyi izleyen günlerde kısmi de olsa bazı liberalleşme hamleleri dikkat çekmektedir. İlk önce basın yasasında görece olumlu değişiklikler yapılmış, sonrasında yüksek öğretim kurumlarına yine kısmi çapta özerklik verilmiştir.