Sivil Havacılıkta Uçuş Emniyeti / Uçuş Güvenliği Kavramı
Sivil havacılığa ilişkin tüm yasal ve yönetsel düzenlemelerin temelinde uçuşların sağlıklı bir şekilde icra edilip tamamlanması önceliği en üst sırada yer almaktadır. Her ne kadar taşımacılıktaki kaza istatistikleri hava yolunu en güvenli taşımacılık türü olarak gösterse de bireylerin uçuş korkusu hava araçlarında ek önlemler alınmasını, bu önlemlerin de yolcuları rahatlatacak şekilde duyurulmasını zorunlu kılmıştır.
Havacılıkta sıklıkla birbirleriyle karıştırılan iki unsur olan uçuş emniyeti ve uçuş güvenliği birbirleriyle alakalı olsalar da farklı kavramları ifade etmektedirler. Uçuş emniyeti uçuşun teknik herhangi bir sorun yaşanmadan, sağlıklı bir şekilde tamamlanmasını sağlayacak önlem, uygulama ve politikaları içerirken, uçuş güvenliği daha çok kötü niyetli faaliyetler, suç ve teröre karşı alınacak önlem ve uygulanacak prosedürleri içermektedir.
Uçuş emniyetinin sağlanması için çeşitli bileşenlere yönelik önlem ve uygulamaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu bileşenler araçlar, bireyler, altyapı ve süreçler olarak sıralanabilir. Tüm bu bileşenlerin uyumlu şekilde yürütülmesiyle seyir emniyetini sağlamak mümkün olacaktır.
Uçuş emniyetinin sağlanmasındaki bileşenlerin başında araçlar gelmektedir. Araçlar denildiğinde ise öncelikle hava araçları yani uçaklar akla gelir. Bilişim, yazılım ve donanım teknolojilerindeki gelişmeler hava aracı üreticileri ve hava yolu işletmeleri tarafından yakından takip edilmektedir. Uçakların gövde ve motorları daha gelişmiş teknolojilerle üretilmekte, bu üretimlerde yine en gelişmiş araç ve malzemeler kullanılmaktadır. Özellikle uçuşların daha emniyetli şekilde yapılmasına yönelik olarak uçaklara yüklenen donanım ve yazılımlar gün geçtikçe gelişmekte, ortaya çıkış yıllarında tamamen mekanik olan sistemler gün geçtikçe elektronik sistemlere dönüşmektedir. Hava aracının tüm kontrollerine ilişkin detaylı hâkimiyeti sağlayacak algılayıcılar, bunlarla ilgili etkin raporlar ve uyarılar üreten mekanizmalar bir yandan uçuş operasyonunu kolaylaştırırken diğer yandan da uçuş emniyetini arttırmaktadır. Yalnızca uçağın içindeki değil dışarıdaki çevre koşullarının, uçuş planı boyunca takip edilecek güzergâha ilişkin çevresel bilgilerin eş zamanlı ve etkin raporlamalar ve uyarılarla uçuş ekibine ve yer birimlerine iletilmesi uçuş emniyeti açısından olukça önemlidir.
Araçlardaki teknolojik donanım ve yazılımın uçuş emniyetini en üst düzeye çıkaracak şekilde gelişmiş olması yalnızca uçaklarla sınırlı değildir. Uçuş operasyonunun yer hizmetleri ve bakım boyutuna yönelik tüm ekipman ve bunların bileşenleri de aynı öncelik ve önemle uçuş emniyetinin sağlanmasına odaklanmaktadır. Uçaklarda uçuşla doğrudan ilgili olmasa dahi kullanılan tüm bileşenler (örneğin yolcuların kabin içi eğlence amacıyla kullandıkları ekranlar ya da yolculara kabin hizmetlerinde sunulan çay ve kahveyi ısıtan makineler) sivil havacılık alanında gerekli emniyet standardı sertifikalarına sahip üreticiler tarafından üretilmekte ve yalnızca onaylanmış teknisyenler tarafından montaj, bakım vb. hizmetlere tabi tutulmaktadır. Bu nedenle uçuş operasyonuyla ilgili en ufak detayın dahi uçuş emniyeti gözetilerek üretilip, işletildiğini söylemek doğru olacaktır.
Uçuş emniyetinin bir diğer bileşeni altyapıdır. Hava yolu taşımacılık operasyonlarının icra edildiği havaalanlarındaki altyapı bu unsurun en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Dünya üzerindeki tüm havaalanlarının büyüklük küçüklük ya da uluslararası trafiğe açık olup olmamaktan bağımsız olarak taşıması gereken özellikler, sağlanması gereken standartlar ve ortak ekipman ve prosedürler bulunmaktadır. Söz konusu standartlar uluslararası ve ulusal otoritelerce sıkı bir şekilde denetlenmektedir. Havaalanları ve hava trafiğini yöneten hava trafik kontrolörlerinin operasyonları emniyet açığı bırakmayacak şekilde yürütmesine yönelik donanım ve yazılımlar bir yandan saha operasyonunu kolaylaştırmakta diğer yandan da terminal işletmecileri ve hava yolu işletmelerinin etkinlik ve verimliliklerine katkıda bulunmaktadırlar. Havaalanlarında mevcut olan, uçuş operasyonuna yönelik elektronik ve mekanik altyapı hava trafiği bulunan hava sahasının tüm noktalarında sağlanmakta böylelikle emniyet, güvenlik ve uluslararası hukuk açısından bir olumsuzluk yaşanmasının önüne geçilmektedir.
Bireyler havacılıkta uçuş emniyetinin en önemli bileşeni konumundadır. Her ne kadar havacılığın tüm alanlarında yüksek teknolojiye sahip donanım ve yazılımlar kullanılmaktaysa da bunların kullanımında görev alan insan kaynağı uçuş emniyeti üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. İnsan kaynağının teknik yetkinliği vazgeçilmez bir kural olarak uluslararası ve ulusal kurallarla denetim altına alınmıştır. Donanım ve yazılık gibi insan kaynağının da eğitimli, sertifikaları tam ve güncel teknik bilgilerle donanmış hâlde operasyonlarda görev alması temel esastır. Ayrıca yorgunluk, stres, iş tatminsizliği ve uçuş fizyolojisi gibi nedenlerle dinleme ve görevlendirme sürelerine yönelik kısıtlamalarla da uçuş emniyeti arttırılmaya çalışılmaktadır. Uçuş emniyetini en üst düzeye çıkarabilmek için sertifika sahibi bireylerin bu sertifikaları bir defaya mahsus almaları yerine belirli periyotlarda bu sertifikaları yenilemeleri, sınavlardan başarıyla geçip bilgilerini güncellemeleri gerekmektedir.
Uçuş emniyetinin bir diğer bileşeni de süreçlerin yönetilmesidir. Özellikle havacılık kazaları sonrası yapılan kaza incelemeleri ve kaza kırım raporları daha öncesinde düşünülmemiş ya da göz ardı edilmiş faktörlerin uçuş emniyetini nasıl olumsuz etkileyebileceğine dair çok sayıda örnek içermektedir. Bu nedenle, kaza sonrası istatistik ve raporların tutulması, bu raporların paylaşılıp eğitim program ve içeriklerine entegre edilmesi, varsa yeni geliştirilecek uygulama ve prosedürlere uyarlanması kritik bir önem taşımaktadır. Sivil havacılıkta kazaların ve istenmeyen durumların önlenmesine yönelik çabaların çoğu araçların ve altyapının geliştirilmesi, insan kaynağının eğitilmesine odaklanmış olsa da kaza sonrası süreçlerin yönetimi ile bu olumsuzluklardan ders alarak öğrenmeyi gerçekleştirecek kurumsal hafıza ve öğrenme modellerinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Uçuş güvenliği ise havacılık teknik boyutundan çok suç, terör ve kötü niyetli faaliyetlerin önlenmesine yönelik bir dizi uygulama, önlem ve prosedürü içermektedir. Bu alandaki uygulamalar dünyanın değişik ülkelerinde, bu ülkelerin karşı karşıya olduğu terör ve suç düzeyleri göz önüne alınarak farklı uygulamalar olarak karşımıza çıkmaktaydı. Ancak, 11 Eylül’de ABD’de meydana gelen terör saldırılarının sonucunda tüm dünyada uçuş güvenliğine yönelik bir bilinç ve duyarlılık gelişerek bir dizi ek güvenlik prosedürü ve önlemi uygulaması gündeme gelmiştir.
Terör olaylarının geldiği boyut, uçakların da bir terör aracı olarak kullanılması, eylemlerin sınır tanımaması gibi olumsuz faktörler uçuş güvenliği alanında yeni, katı ve uçuş hizmetinden yararlanmayı zorlaştırıcı pek çok uygulamayı beraberinde getirmiştir. Havaalanlarında ek güvenlik kontrolleri, daha önce önemsenmeyen detayların ön plana çıkartılması gibi nedenlerle hem yolculara verilen hizmette sorunlar meydana gelmiş hem de bu durumda hava yolu şirketleri ve terminal işletmecileri pek çok ek maliyet ve yatırıma katlanmak zorunda kalmışlardır. Havaalanı ve terminal bütünlüğünde bina, tesisler, apron ve aprondaki başta uçaklar olmak üzere tüm araçların güvenliğini sağlamaya yönelik prosedürler katılaştırılmıştır.
Uçuş emniyeti ve uçuş güvenliği birbirleriyle yakın ilişki içinde olan iki kavram olup bu iki kavram, havacılığın gelişmesinin önündeki en başta gelen engeller arasında yer almaktadır. Bir yandan uygulamaların zorlaşıp maliyetlerinin artmasına neden olurken emniyet ve güvenliği arttırıcı uygulamalar yolcular için de algılanan hizmet kalitesinin ve tedirginliğin artmasına neden olmaktadır. Buna karşılık artan yolcu ve trafik sayıları, bu alandaki iyileştirme ve gelişmelerin gelecekte de ihtiyaç duyulacağını, bu yöndeki uygulamaların artacağını ortaya koymaktadır.