1. Anasayfa
  2. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Tek Parti Döneminde Dış Politika Nasıldı

Tek Parti Döneminde Dış Politika Nasıldı
0

Tek Parti Döneminde Dış Politika

Osmanlı-Türkiye modernleşmesi başlangıcından itibaren Batı’ya gözlerini çeviren bir dizi reform sürecinin adıdır. Siyasal seçkinler bir yandan reel politik kapsamında Batı ile diplomatik ilişkilerini düzenlemeye çalışırken diğer yandan içerideki reformlar aracılığıyla Batı’ya yetişmeyi hedeflemiştir. II. Abdülhamit döneminde izlenen dış politikada denge siyaseti, İttihat ve Terakki döneminde yavaş yavaş terk edilmiş ve neticede Alman yanlısı bir siyaset izlenmiştir. Bağımsızlık Savaşı sonrasında ise yeni kurulan rejimin önceliği, askeri ve diplomatik kazanımların korunmasıdır. Bu çerçevede tek parti iktidarında Türkiye’nin reel politiği gözeten statükocu bir dış politika izlediğini söylemek mümkündür.

 

Cumhuriyet Türkiye’si 1920’li yıllarda dış politikada ilk önce Lozan’dan kalan ve halledilmeyen sorunların çözümü için efor sarf etmiştir. Musul sorunu örneğin böyle bir meseledir. İngiltere ile Türkiye arasında tarafların üzerinde anlaşamadığı sorun, Türkiye’nin henüz üyesi olmadığı Milletler Cemiyeti’ne havale edilmiştir. Cemiyet, Musul’un Irak’a devredilmesine karar vermiş; 1926’da Türkiye Milletler Cemiyeti’nin kararını kabul etmiştir. Musul’un petrol gelirinin yüzde onunun 25 yıllığına Türkiye’ye verilmesi öngörülmüş, Türkiye İngiltere’nin belirli bir meblağı peşin olarak ödemesi karşılığında bu hakkından feragat etmiştir.

 

Türkiye’nin tek parti döneminde izlediği siyasette bir başka köşe taşı Rusya’dır. Bağımsızlık Savaşı boyunca Türkiye ile Rusya arasında yakın bir ilişki zemini kurulmuştur. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yürüttüğü mücadelenin anti-emperyalizm çerçevesinde değerlendirilmesi Rusya’nın Türkiye’ye desteğini arttırmıştır. Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı 1930’lu yıllarda Rusya ile diplomatik ilişkilerini de ihmal etmediğini

 

belirtmek gerekir. Bu eksende 1935 yılında Türkiye ile Rusya arasındaki dostluk anlaşmasının tazelenmesi önemlidir.

 

Cumhuriyet Türkiye’sinin başlıca dış politika hamlelerinden bir diğeri bölgesel ittifaklar geliştirme uğraşıdır. Balkan Paktı bunlardan ilkidir. Türkiye ile Yunanistan arasında 1930 sonbaharında dostluk anlaşmasının imzalanması Pakt’a giden yolu açmıştır. Ardından bir dizi konferans gerçekleştirilmiştir. 1934 yılına gelindiğinde ise Türkiye ve Yunanistan’a Romanya ile Yugoslavya dahil olmuştur. Balkan Paktı dışında bir başka bölgesel dostluk çabası ise 1937 yılında gerçekleşmiştir. Sadabad Paktı; Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında benzer bir diplomatik çaba olarak tarihe geçecektir.

 

İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türkiye’nin diplomatik hamleleri arasında sayabileceğimiz bir başka gelişme ise Montrö Anlaşmasıdır. 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye olan Türkiye, 1930’ların ortalarından itibaren revizyonist devletlerin dış politika stratejilerine karşı statükoyu korumak amacındadır. Almanya’nın 1933’te Naziler başa geçtikten sonra başlattığı revizyonist hamlelerin bir süre sonra İngiltere ve Fransa’da soru işaretleri yarattığı bilinmektedir. İtalya ise Mussolini liderliğinde Doğu Akdeniz’de yayılmacı bir politika izlemeye başlamıştır. Türkiye’yi en çok endişelendiren İtalyanların Akdeniz politikasıdır. Uluslararası politikanın revizyonist devletlerin ajandası nedeniyle gerginleşmesi üzerine Türkiye güvenlik kaygısını öne sürerek Lozan Antlaşmasını imzalayan devletlere bir nota göndermiştir. Amaç Lozan’da askerden arındırılmış Boğazlar bölgesinin statüsünü değiştirmek ve Boğazlarda tam egemenlik sağlamaktır. 1936’da Montrö’de gerçekleşen konferansın neticesinde imzalanan sözleşme ile Boğazlar Komisyonu kaldırılmış ve Boğazlar Türkiye’nin egemenliğine geçmiştir. Tek parti döneminde gerçekleşen bir diğer diplomatik başarı İskenderun Sancağı’nın Hatay’ın Türkiye’ye katılmasıdır. Bunu mümkün kılan da Montrö’de olduğu gibi tansiyonu yükselen uluslararası politikada İngiltere’nin Fransa ile Türkiye arasında sorun çıkmasını önleme çabalarıdır. 1936 yılında Suriye’nin bağımsızlığı söz konusu olduğunda Hatay’ın Suriye’de kalması fikri Fransızlar tarafından dile getirilmiş ancak Türkiye bunu kabul etmek istememiştir. Sonuçta İngiltere’nin araya girmesi ile Hatay’da seçimlerin yapılması kararlaştırılmış; mecliste 40 milletvekilliğinden 22’sini alan Türkler ilk meclis toplantısında Hatay Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. 1939’da bu meclis Türkiye’ye katılma kararı vermiştir. Hatay’ın Türkiye’ye katılması Türkiye ile Suriye arasında uzun yıllar gerginlik konusu olmayı sürdürmüştür. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye bir dizi diplomatik manevra ile savaşın dışında kalmayı becermiştir. Ancak savaşın yıkıcılığının etkileri dalga dalga Türkiye siyasetini de etkileyecektir.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir