Türkiye’de 2010 Sonrası Dış Politika: Çok Yönlülükten Stratejik Otonomiye
0

2000’li yılların başından itibaren ekonomik istikrar ve bölgesel etkisini artırma hedefiyle hareket eden Türkiye, 2010 sonrası dönemde dış politikada belirgin bir dönüşüm yaşamıştır. Bu dönüşüm, hem küresel güç dengelerindeki değişimlerden hem de Türkiye’nin kendi ulusal güvenlik önceliklerinden kaynaklanmıştır. “Komşularla sıfır sorun” yaklaşımından “stratejik otonomi”ye uzanan bu süreç, Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumunu yeniden şekillendirmiştir.


1. Arap Baharı ve Ortadoğu Politikası

2010 yılında Tunus’ta başlayan ve kısa sürede Mısır, Libya, Suriye gibi ülkelere yayılan Arap Baharı, Türkiye’nin dış politikasında kırılma noktası olmuştur. Başlangıçta demokratikleşme dalgası olarak görülen bu süreç, Türkiye’nin bölge ülkelerinde reform yanlısı hareketlere destek vermesine yol açmıştır.
Ancak Suriye iç savaşının derinleşmesi ve mülteci krizinin büyümesi, Türkiye’nin güvenlik ve insani yardım politikalarını öncelik haline getirmiştir. Türkiye, 2011’den itibaren 3,5 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaparak dünyanın en büyük insani yardım aktörlerinden biri konumuna gelmiştir.


2. Batı İttifakı ile İlişkiler: AB ve NATO Dengesinde Gerilim

2010 sonrası dönemde Türkiye–Avrupa Birliği ilişkileri, önceki yıllara kıyasla durağan bir seyir izlemiştir. 2005’te başlayan tam üyelik müzakereleri, özellikle insan hakları ve yargı bağımsızlığı konularında yaşanan farklılıklar nedeniyle yavaşlamıştır.
Buna karşın Türkiye, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vize serbestisi diyaloğu ve mülteci mutabakatı (2016) gibi konularda AB ile stratejik iş birliğini sürdürmüştür. NATO bağlamında ise Türkiye, bir yandan ittifakın önemli bir üyesi olarak kalmış; diğer yandan Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alımı gibi kararlarla Batı bloğundan bağımsız hareket etme eğilimi göstermiştir.


3. “Stratejik Otonomi” Kavramı ve Yeni Dış Politika Yaklaşımı

2010 sonrası Türkiye dış politikası, geleneksel Batı merkezli çizgiden daha bağımsız bir yönelim sergilemiştir. Bu anlayış, “stratejik otonomi” olarak tanımlanabilir: Türkiye, küresel sistemde tek bir ittifaka bağlı kalmadan, kendi çıkarlarını merkeze alan çok yönlü bir diplomasi yürütmüştür.
Bu çerçevede:

  • Rusya ve Çin ile ekonomik ve enerji temelli ilişkiler güçlenmiştir.

  • Afrika açılımı kapsamında 40’tan fazla ülkede büyükelçilik açılmıştır.

  • Türk Devletleri Teşkilatı gibi bölgesel iş birlikleri derinleştirilmiştir.

  • Savunma sanayinde yerli üretim oranı artırılmış, İHA–SİHA teknolojileri dış politika aracı haline gelmiştir.


4. Doğu Akdeniz ve Enerji Politikaları

Doğu Akdeniz, 2010 sonrası Türkiye’nin dış politikasında stratejik önem kazanan bir bölge olmuştur. Enerji kaynaklarının paylaşımı konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, Türkiye’nin bölgesel dengeyi koruma kararlılığını artırmıştır.
Türkiye, Mavi Vatan doktrini çerçevesinde deniz yetki alanlarını savunmuş; Libya ile 2019’da imzalanan deniz yetki mutabakatı bu politikanın somut örneğidir. Bu süreçte diplomatik gerilimler yaşansa da Türkiye, enerji güvenliğini ulusal güvenlik meselesi haline getirmiştir.


5. 2020 Sonrası: Pandemi, Ukrayna Savaşı ve Arabuluculuk Rolü

COVID-19 pandemisi sürecinde Türkiye, sağlık diplomasisi alanında öne çıkmış; 150’den fazla ülkeye tıbbi malzeme desteği sağlamıştır.
2022’de başlayan Rusya–Ukrayna Savaşı ise Türkiye’nin uluslararası konumunu farklı bir düzleme taşımıştır. Türkiye, hem NATO üyesi hem de Rusya ile yakın ilişkiler kurabilen az sayıdaki ülkeden biri olarak arabulucu rolü üstlenmiştir. “Tahıl Koridoru Anlaşması” bu diplomatik dengenin önemli bir yansımasıdır.


6. Değerlendirme

2010 sonrası Türkiye dış politikası, çok yönlü, pragmatik ve güvenlik merkezli bir karakter kazanmıştır. Türkiye artık sadece bölgesel bir aktör değil, aynı zamanda küresel ölçekte etkili olma iddiasındaki bir ülkedir.
Ancak bu yeni dış politika anlayışı, zaman zaman Batı ile ilişkilerde gerilime, komşularla diplomatik krizlere ve ekonomik yaptırım risklerine yol açmıştır.
Gelecekte Türkiye’nin dış politika başarısı, bu çok yönlü yaklaşımı kurumsal diplomasiyle dengeleyebilme kapasitesine bağlı olacaktır.


Kaynakça

  1. Davutoğlu, A. (2010). Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu. Küre Yayınları.

  2. Keyman, E. F. (2022). Türkiye’nin Dış Politikasında Stratejik Otonomi. Sabancı Üniversitesi Yayınları.

  3. Aydın, M. & Açıkmeşe, S. (2020). Türk Dış Politikasında Değişim ve Süreklilik. Uluslararası İlişkiler Dergisi.

  4. T.C. Dışişleri Bakanlığı Resmî Yayınları (2011–2024). Türkiye’nin Dış Politika Strateji Belgeleri.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir