1. Anasayfa
  2. Siyaset Bilimi

Cumhuriyet Ne Demektir? Cumhuriyet Kavramı ve Örnekler

Cumhuriyet Ne Demektir? Cumhuriyet Kavramı ve Örnekler
0

Cumhuriyet Ne Demektir?

Cumhuriyet kelimesi, Latince “res publica” yani bir topluluğu birleştiren, onların bir olmasını sağlayan durum anlamında “kamusal olan anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Arapça’da “cumhur” kelimesi, bir araya gelme ve toplanarak birlik oluşturma anlamına gelmektedir. Latince Res publica kelimesi, Arapça’daki cumhur kelimesi ile benzer bir anlama geldiğinden, zamanla bu ilke üzerine oturan rejimlere Türkçe’de Cumhuriyet adı verilmeye başlanmıştır.

Cumhuriyet, Monarşinin tamamen tersi anlama gelmektedir; yani, ülkenin yönetiminin ayrıcalıklı bir kişi tarafından değil, herkes tarafından yönetilebiliyor olmasıdır. Bu anlamda Cumhuriyet ilkesi, herkesin ülkeyi yönetme konumuna gelebilme imkânına işaret etmektedir. Montesquieu’nun siyasi düzen sınıflandırmasında yer alan cumhuriyet, O’na göre “herkesin sınırlı iktidarına” ve “fazilet” ilkesine dayanmaktadır ve Monarşi’nin tamamen tersidir. “… doğası itibariyle cumhuriyet, eşitlikçi bir düzeni ifade eder. Düzenin çalışma üslubunda yasal sınırlılık esastır. … fazilet cumhuriyet düzenini destekleyen bir davranış nedenidir. Halka ait ve ancak kanunlar çerçevesinde icraat yapabilen iktidar örgütlenmesinin hangi tür koşullarda varlığını sürdürebileceği sorusunun yanıtıdır. Cumhuriyetin fazıl yurttaşları, kamu yararını kendi kişisel çıkarlarının önüne koyabilen, hal ve hareketlerini tanzim ederken toplum çıkarını kendi bencil çıkarlarının üstünde tutabilen bireylerdir.”

Cumhuriyetin fazilet ilkesi, her yurttaşın kendini diğeriyle eşit görmesini gerektirir. “Bireysel iyi”, “bireysel yarar” yoktur, “toplumsal iyi”, “toplumsal yarar” vardır. “… fazilet, biraz cemaatçı bir anlayışın ürünüdür.” Cumhuriyet “eşitlik” üzerine kuruludur, oysa Anayasal monarşi “özgürlük” üzerine kuruludur. Cumhuriyet toplumu eşitleştirme derdindedir dolayısıyla toplumu yatayına keser; Anayasal Monarşi ise toplumu bütünleşmiş bir örgütlenme olarak görmez, liberalizmin bireyciliği daha belirgin bir şekilde tercih edilir. Farklılaşmış, özgürleşmiş, çoğulcu bir toplum monarşiler için daha uygundur.

Cumhuriyet fikri, düşünce tarihinde çok eski dönemlere kadar götürülebilir ancak günümüz modern cumhuriyetlerin doğuşu 1776 Amerikan Devrimi ve 1789 Fransız Devrimi ile yakından ilişkilidir. 18. Yüzyılın ikinci yarısında Kuzey Amerika’da 13 İngiliz kolonisi İngiltere’ye karşı ayaklanarak bir bağımsızlık savaşı başlatması ile başlayan Amerikan Devrimi 1775-1783 yılları arasında sürdürülen savaşın sonunda 1781’de bağımsızlığını ilan etmesi ile sonuçlandı. Bu devrim, o dönemde Amerikan halkı arasında yaygınlaşan cumhuriyetçi idealler ile yakından ilişkiliydi.

İngiltere’den bağımsızlığı kazanma, cumhuriyetçilik ve demokrasi ile ilişkilendirilmekteydi. Bu anlamda cumhuriyetçilik, Amerikan siyasi değerlerinin oluşumunda önemli rol oynamıştır. 1789 Fransız İhtilali, mutlak monarşinin devrilmesi ve Roma Katolik Kilisesi’nin gücünün azaltılması anlamında çok önemli bir harekettir. Ancak, diğer yandan da toplumdaki soyluların ayrıcalıklarını koruyan hiyerarşik yapının yıkılarak daha eşitlikçi bir toplum anlayışının geliştirilmesi anlamında Cumhuriyetçilik fikrine katkıda bulunmuştur.

Fransız Devrimi’nin Fransız halkını eski rejimden kurtarması nedeniyle “bireyciliğe” katkıda bulunduğu görüşü oldukça yaygındır. Bu bir bakıma doğrudur, ancak bu bireyci yaklaşım sürdürülememiş ve zamanla birey karşısında devlete ağırlık veren bir anlayış gelişmiştir; yaratılan birey insan birey olarak değil yurttaş birey olarak değer kazanmıştır. Devrimin ortaya çıkardığı özgür bireye karşı toplumun ve devletin nasıl korunacağı önemli bir sorun olarak görülmüş ve bireycilik yerine “birlik” düşüncesine ağırlık verilmiştir. Bu anlayış, devrim sonrası Fransa’da Cumhuriyetçi ilkelere dayalı bir siyasi yapının oluşmasını sağlamıştır. Bu bakımdan, Fransız Cumhuriyetçiliği ile Amerikan Cumhuriyetçiliği birbirinden farklılıklar göstermektedir.

Cumhuriyet ilkesi, eşitlik ideali arasında birebir ilişki kurulmakla birlikte, bu, birebir eşitlik değildir. “Bunun sebebi siyasetin doğasıdır.” Teorik olarak eşitliğin pratikte gerçekleştirilmesi pek rastlanan bir durum değildir. Birçok Cumhuriyetçi demokraside belirli sınıflar veya aileler siyasi seçkinler arasına girebilmektedirler. Bunun dışında, adı Cumhuriyet olmakla birlikte, ya göstermelik seçimlerle ya da seçimler dahi yapılmadan sivil ya da askeri darbelerle iktidarın belirlendiği çok sayıda ülke bulunmaktadır. Örneğin, Libya Sosyalist Halk Cumhuriyeti, 1969 yılında Kral İdris’e karşı ordu tarafından düzenlenen bir darbe ile monarşinin yıkılması ve subaylardan El-Kaddafi’nin iktidarı ele geçirmesi sonucunda kurulmuştur (Bu rejim 2011 yılında yıkılmış ve Libya Cumhuriyeti adında başka bir rejim kurulmuştur, ülkede iç savaş halen devam etmektedir).

Bu iki devlet örgütlenmesi arasında, demokratiklik açısından önemli bir farklılık bulunmamaktadır. Her birinin kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Modernleşme ve demokratikleşme sürecinde, geçmiş ile bağını koparmadan evrimci bir süreci benimseyen ülkelerde Anayasal Monarşilerin daha yaygın olduğunu, buna karşı bu süreçte geçmiş ile bağlarını daha radikal bir biçimde koparmayı ve devrimci bir yöntemle ilerlemeyi seçen toplumlarda ise Cumhuriyetlerin daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir