Ordu-DP İlişkileri
DP iktidara gelir gelmez askeriyenin üst komuta kademesinde büyük bir tasifiye operasyonu yaptığını ifade etmiştik. Amerikalı uzmanlar DP döneminde askeriyenin iç yapısına dair çeşitli önerilerde bulunmuştur. Askeri eğitimden ordunun sahra nizamnamelerine kadar uzanan bir dizi değişiklik gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte kara, deniz ve hava kuvvetlerinde yeni eğitim merkezleri ve programlar açılmıştır. Bu esnada ordunun toplam büyüklüğü de yedi yüz binden dört yüz bine indirilmiştir. Subaylar eğitim için yurtdışına gönderilmiş ve Genelkurmay’da yeni bir personel dairesi kurulmuştur. Eski kuşak askerler ile yeni kuşak subaylar arasındaki fark da bu süreçte keskinleşmiştir. Orduda eski müfettişlikler kaldırılmış ve yerlerine coğrafi olarak konuşlandırılmış ordular tesis edilmiştir.
DP’de 1952’de Milli Savunma Bakanlığı’na getirilen Seyfi Kurtbek, orduda Prusya ekolünden gelen otoriter üst düzey askerlerin tümünün temizlenmesini öngören bir reform programı hazırlamıştır. Menderes ve Bayar ilk önce bu reform programına olumlu bakmış
olsalar da sonrasında Kurtbek’in bu reformları kendi pozisyonu için kullanabileceğini fark etmişlerdir. Üstüne üstlük böylesine bir reform hareketinin generalleri kışkırtmasından çekinmişlerdir. Kurtbek 1953’te istifaya zorlanınca reform planı da ortadan kalkmıştır. Kurtbek’in tasfiye planını kendine özgü nedenlerle benimseyen alt rütbeli subaylar zaman içinde politikleştiler ve 27 Mayıs’a giden yolda etkili birer akör oldular.
27 Mayıs’ın nedenlerini DP ordu ilişkilerinde arayan literatür Menderes’in orduyu ihmal ettiğini yazar. Menderes’in mali olarak orduyu ihmal ettiği tezi doğru değildir. DP, ekonomik büyümeden askeri harcamalar için büyük pay ayırmaya devam etmiştir. Ancak özellikle iktidarın son üç-dört yılında bozulan ekonomik dengeler, subayların maddi durumunu da olumsuz etkilemiştir. Subayların gelir ve prestij kaybı, onların DP’ye olan güvensizliğini arttırmıştır.
Son olarak bir noktaya daha işaret etmek gerekir. 27 Mayıs öncesinde de DP’yi iktidardan düşürmek amaçlı örgütlenmeler mevcuttur. Bunlardan en belirgini 1957’deki “dokuz subay olayıdır”. Deşifre olan askerlerden birinin itirafı sonrasında aralarında Faruk Güventürk’ün de olduğu dokuz kişinin adına ulaşılmıştır. Dokuz subay olayı ve akabindeki tutuklamalar, Menderes’in darbeci subaylardan tamamen kurtulduğuna inanmasına yol açmıştır. Bu nedenle daha rahat hareket etmiştir. Aynı olayın cuntacı kadro için de bir anlamı vardır. Darbe düşünen fakat deşifre olmayan kadrolar bundan sonraki süreçte daha dikkatli davranmıştır.